Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İnfak

 Mülk kimindir?     Allah’ın .  İnsan kimdir?   Mülkün geçici bekçisi.  O’nun verdiğini kimse alamaz; O’nun aldığını kimse veremez. Veren de Allah ; “ VER ” diyen de Allah ; verdiren de Allah … İnsanların tüm kazandıkları Allah'ın verdiğidir.  Onun için insanlar infak ederken, yoktan var ettikleri servetlerinden değil; Allah'ın yarattığı ve herkesin ortak yararlanmasına sunduğu zenginliklerden harcadıklarını bilmeleri gerekir. Aksi halde “ Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sende ihsan et”  emrine karşı, bu servet bana ancak benim bilgim sayesinde verildi diyen Karun gibi olurlar. Âlimler, şu beş kişi aldanmıştır, der: 1.Yaratıcının Allah olduğunu bilip de kulluk etmeyen. 2.Rızkı verenin Allah olduğunu bilip de kendini huzur ve güven içinde hissetmeyen. 3.Dünyanın geçici olduğunu bilip de hala ona aldanan. 4.Varislerinin düşman olduğunu bildiği halde onlar için mal biriktiren. 5.Bir gün öleceğini bildiği halde ona hazırlık ...

Ahkâm Kesmek

Sözlük anlamı  "çekinmeden herhangi bir konuda kesin yargılarda bulunmak, bilir bilmez konuşmak"  olan ahkâm kesmek hepimizin neredeyse her konuda düşünmeden yaptığı bir hal oldu ne yazık ki. İşin aslı insanın kıt aklına fazla güvenmesi de desek yanlış olmaz . Günümüz insanlarının çoğu ifade özgürlüğü ile ahkâm kesmek arasındaki farkı ya bilmiyor ya da meseleye kendini üstün görmekten kaynaklı bir rahatlık içinde yaklaşıyor.  Duyduğu, tanık olduğu, sosyal medya üzerinden edindiği her konu ama istisnasız her konu hakkında fikir yürütmenin ötesine geçerek, yargılama yetkisini kendinde görmesi insanda kibir duygusunun köklenmesine neden olmaktadır.  Bizim bilmediğimiz, aklımızın yetmeyeceği hiçbir şey olamaz mantığı ne kadar doğru olabilir ki. Oysa bizim bilmediğimiz meselelerin iç yüzünü sadece ve sadece Allah bilirken, insanın ben bilirim demesi işi çok başka bir boyuta taşır. Onlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir...

İşin Aslı

  Zan  sözcüğünün   dilimizdeki karşılığı sanı, hayatımızdaki karşılığı ise genellikle günahtır.  Zannetmek  ya da sanmak ifadeleriyle insanlar hakkında üretilen  iftiralar ,  dedikodular  bazen birilerinin öldürülmesine, işinde zarara uğramasına, aile yaşamının bozulmasına, kariyerinin bitmesine neden olabilmektedir.  Duyduğumuz ya da tanık olduğumuz her olayda önceliğimiz iyi niyet, (hüsn-i zan ) olmadığı müddetçe iyi bir  Müslüman   olamayız. İşin doğrusunu ancak Allah bilir demeden fikir yürütmek Müslüman bir insan için doğru olmaz.  Bu konuda Allah Teâlâ iman etmiş insanları şu şekilde uyarıyor: Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin.                     (Hucurat 12)  Olayların iç yüzünü, kalplerdeki niyetlerin ne olduğunu ancak Allah b...

İstiâze

Müminlere son derece düşkün olan Allah Resulü Hz. Muhammed (sav), müminlere imanı ve ibadeti öğrettiği gibi Allah'a kulluğun bir başka tezâhuru olan istiâzeyi  yani kötülüklerden Allah’a sığınıp O’ndan yardım istemeyi de öğretmiştir.       İstiâze;  endişelerimizden, korkulardan, istemediklerimizden, her türlü kötülükten Allah'ın kudretine ve himayesine sığınmaktır. O'ndan yardım talep etmektir. Günümüz ahlâk  yoksunu toplum içinde ahlâklı olma, ahlâklı kalma çabasıdır. Kendimizi ve kulluğumuzu keşfetmenin aracıdır.   Zira insan Allah'a sığınmakla hem kendi acizliğini, güçsüzlüğünü hem de O'nun yüceliğini, kuvvet ve kudretini dile getirmiş olur. Dolayısıyla başta şeytan olmak üzere,  her türlü varlığın kötülüğünden, içimize nüfuz edip bizi ayartmasından Allah'a sığınmak, kulluk vazifesinin bir parçasıdır. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla b...

Tevbe

Tevbe insanın kendi sınırlarına dönüşüdür. Haddini aşarak başkalarının hakkına girmiş ya da Allah'ın sınırlarını aşmış insanın sınırlarına dönüşüdür. Günahlar aynı zamanda insanın zayıf yönünü ya da zaaflarını öğrenme şekildir Sıradan bir insana yapılan bir yanlışlık için bile özür gerekirken, Allah azze ve cellenin emir ve yasaklarını çiğnemek ve üzerine nedamet getirmemek olur mu?   Yanlışlıkta inat etmek aslında kibre kapılmak, büyüklük taslamaktır. Suçundan  vazgeçmeyen, tövbe etmeyen insan ya Allah'ı tanımıyor ya da onun bağışlamasından umudunu kesmiştir. Kişinin günahlarını Allah'ın affından büyük görerek af dilememesi, Allah'ın gafur ve rahim sıfatlarına tezattır. Oysa Allah (cc) kullarını çokça  bağışlayandır, O gâfurdur, rahimdir. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah´ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah´tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işled...

Tavırlarımızdaki Ölçü

Karşılaştığımız herhangi bir olay, durum, paylaşım ya da haber karşısındaki tavrımızı neye göre belirliyoruz? Bir şeyi neye göre kabul ediyor, neye göre reddediyoruz?  Herhangi bir konuda karar verirken bilgilerimizi yokluyor, kitaplar karıştırıyor muyuz, bilen birilerine danışıyor, istişare ediyor muyuz; yoksa o anki hislerimiz, heyecanlarımız ve menfaatlerimizin gerektirdiği gibi mi karar veriyor, kabul ya da reddediyoruz? Nedense ikinci söz ettiğimiz kısım daha ağır basıyor sanki? Müslüman bireylerin olaylar ve durumlar karşısındaki tavrı ne olmalı?  Müslüman bireyin tavrı her zaman Kuran ve sünnet ölçüsüne uygun olandır. Tavrımızın Kuran ve sünnet ölçüsüne uygun olması için de bizim Kuran ve sünnet bilgisine en azından günlük yaşamda karşılaşacağımız olaylarla bağlantı kurabilecek kadar sahip olmamız gerekmektedir. Unutmayalım ki ilim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır. Günümüzde hemen hemen her konuda eğitim alan, zaman ve para harcayan insanların birç...

Çocuk ve Namaz

Çocuk yetiştirmek, aynı zamanda kültürün ve yaşam tarzının diğer nesillere de aktarılmasıdır. Nesillere aktarılmayan değerlerin  unutulması, aktarmayanların vebalidir. Nesiller arasındaki kopukluk yaşam tarzında ve inançlarda değişime neden olmaktadır.  Namaz kılan birini hayatında ilk defa gören bir Müslüman çocuğun, anne teyze spor mu yapıyor, demiş olması bizzat annemin yaşadığı ve aktardığı acı bir hadisedir.  Çocuğa aktarılmayan değerlerden ilk  aşamada çocuk değil ailesi sorumludur. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.                 (Meryem 59)   Yaşam tarzı her ne kadar zaman içinde değişse de bazı şeylerin değişmemesi gerekmektedir. İnsanın yaratılış gayesi hangi devirde yaşadığına bakılmaksızın hep aynıdır: Zariyat Suresi 56. Ayette Allah (cc) insanların yaratılış amacı için ...

Kim Yapacak?

Hepimizin yaşamında ya da çevresinde gördüğü bazı olumsuzluklar ya da rahatsızlık verici yanlışlıklar var. Nedense bunları birilerinin düzeltmesi gerektiğini düşünürüz. Herkes gibi     Niye bu yanlışlıkları düzeltecek kişi biz değiliz de başkaları, acaba bunu hiç düşündük mü?   Toplumdaki her türlü  problemi  tek başıma  çözmem elbette mümkün değil ama hiçbir şey yapmadan sadece şikayetçi olmak yeterli mi, ya da bir şeyi değiştirir mi?  Hemen  hemen her konuda,  hepimizin yapabileceği pek çok şey var. Önemli olan bir şeyler yapma azmine sahip olmak, eleştirmeyi bırakıp harekete geçmek.       İnsanlar çevrenin kirinden, çöpünde şikayet ediyor; toplumun ahlakının bozulduğundan şikayet ediyor; kimseye güvenin kalmadığından şikayet ediyor; ekonomik  adaletsizlikten şikayet ediyor;  ediyor da ediyor...      Ama aynı insan elindeki çöpü yere atarken, basit şeyler için yalan söyler...

Ne İstiyoruz ?

   Bakara suresi 200, 201. ayetlerde Allah (cc) şöyle buyurmuştur: (Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla) İnsanlardan öyle kimseler vardır ki,  “Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver.”  derler; böyle kimseler için ahirette bir nasip yoktur. Onlardan öyle kimseler de vardır ki,  'Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından muhafaza eyle.'  derler.”   İnsan, neden sadece dünyadan nasip ister ki, hem dünyadan hem de ahiretten istemek dururken diye düşünsek de " Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver.”   diyen insanlar arasında acaba biz de var mıyız?  Dünyaya dair isteklerde acaba aşırıya kaçıyor muyuz ? Bu ayetin yaşamımıza yansıması üzerine biraz düşünelim: Herkes yapılan haksızlıklarıdan, adam kayırmalardan şikayetçidir. Tabi ki de başkaları yaptığında şikayetçidir çünkü kendi yaptığında bunun adı haksızlık değil iş bilmek olur, nüfuzunu kullanmak olur vs...Şimdi bir insanın geçimini kazanmak...

Şeytana Uymak

     Günah işlemek, doğru yoldan ayrılmak, kötü iş yapmak anlamındaki şeytana uymak ifadesi günlük dilde suçun büyüğünü şeytana atarak kendini temize çıkartma, yapılan fiilin tahrik altında gerçekleştiğini anlatma gayreti olarak karşımıza çıkar.   Ya da başka bir şekilde şeytan diyor ki diye başlayan ve sonu genellikle bir suç unsuru tarifi ile biten ifadeler olarak da biliriz. Peki ya şeytan ya da İblis kim? İnsan neden şeytana uyar?   Sözlük anlamı uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek” anlamındaki şatn  veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” mânasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülen şeytân kelimesi “hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke mâruz kalmış varlık” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de on sekizi çoğul olmak üzere seksen sekiz yerde şeytan (on bir yerde iblîs) kelimesi yer almaktadır.    Hz.Âdem’e melekler secde ettiği halde şeytan kibirlenip ilâhî emre karşı çıkmış, gerekçe olarak da kendisinin a...

Yoldan Çıkmak

Yoldan çıkmak deyimini herkes bilir . Hepimiz duymuşuzdur yaşlı teyzelerin ya da amcaların serzenişlerinden: Benim evladımı o yoldan çıkardı, evet yoldan çıkardı. Yoldan çıkmak ya da çıkarılmak?.. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde bir gerçek bir de mecaz anlamı verilmiş. Bizim üzerinde duracağımız anlam ise mecaz anlamı olacak yani doğru yoldan ayrılmak. Peki ya doğru yol ne?   Her namazda Allah (cc) neden insana doğru yol için dua ettiriyor? اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ   Bize doğru yolu göster. (Fatiha 6)  Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.                        (Bakara 186) Peki insan kendi, doğru yolu bulabilir mi? : (...) "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah´a hamdolsun! Allah bizi doğru yo...

Biliyor musunuz?

Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına ulaşsınlar.                             (Enbiya 31) Kur'an-ı Kerim'de dağlarla ilgili pek çok ayet geçmekte ve ayetlerin pek çoğunda sarsılmayı engellemesi için dağların çakıldığı ya da sabitlendiği  söylenmektedir. Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.                                  (Hicr 19) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.                         (Nahl 15) Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?                          ...

Lâ ( Tercih)

" Lâ ilâhe illallah " ifadesinin anlamını Müslüman bir toplumda dünyaya gelmiş, neredeyse her insan "Allah'tan başka ilah yoktur." olarak bilir. Peki bu ifadenin (kelime-i tevhidin) yaşama yansıması nedir?  Ben Allah'tan başka bir yaratıcı ya da tanrı tanımıyorum, sadece Allah'ı yaratıcı olarak tanıyorum demek ile kelime- i tevhid anlamı tamam oluyor mu? Bu sözü söylemek tek başına yeter mi? Şimdi bu ifade üzerine düşünelim:       Ezan sesini duyuyorsun, aklının bir köşesinden gelen fısıltı namaz kılmak zorunda olduğunu söylüyor, Allah'a olan kulluğunu göstermek zamanı, diyor.  Düşünüyorsun, şimdi kalkacaksın, abdest alacaksın, üstüne başına çeki düzen vereceksin, camiye gitsem mi, evde mi kılsam ya da hiç kılmasam mı?   İnsanın kafasından geçen bu çelişkili haller için işte kelime-i tevhid ifadesi :" lâ (hayır) ilâhe (ilahlara) illallah ( Allah'tan başka). Allah'ın emri ile nefsi arasında tercih y...