Tevbe insanın kendi sınırlarına dönüşüdür. Haddini aşarak başkalarının hakkına girmiş ya da Allah'ın sınırlarını aşmış insanın sınırlarına dönüşüdür. Günahlar aynı zamanda insanın zayıf yönünü ya da zaaflarını öğrenme şekildir
Sıradan bir insana yapılan bir yanlışlık için bile özür gerekirken, Allah azze ve cellenin emir ve yasaklarını çiğnemek ve üzerine nedamet getirmemek olur mu?Yanlışlıkta inat etmek aslında kibre kapılmak, büyüklük taslamaktır. Suçundan vazgeçmeyen, tövbe etmeyen insan ya Allah'ı tanımıyor ya da onun bağışlamasından umudunu kesmiştir.
Kişinin günahlarını Allah'ın affından büyük görerek af dilememesi, Allah'ın gafur ve rahim sıfatlarına tezattır.
Oysa Allah (cc) kullarını çokça bağışlayandır, O gâfurdur, rahimdir.
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah´ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah´tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.
(Âl-i İmrân 135)
Allah´ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah´ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?
(Tevbe 104)
O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.
(Şura 25)
Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.
(Bakara 160)
Tevbenin vakti de çok önemlidir. İşlenen bir hatanın hemen sonrasında pişmanlıkla yapılan bir tevbe makbul olacaktır.
Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca «Ben şimdi tevbe ettim» diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.
(Nisa 18)