Bakara suresi 200, 201. ayetlerde Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
(Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla)
İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, “Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver.” derler; böyle kimseler için ahirette bir nasip yoktur. Onlardan öyle kimseler de vardır ki, 'Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından muhafaza eyle.' derler.” İnsan, neden sadece dünyadan nasip ister ki, hem dünyadan hem de ahiretten istemek dururken diye düşünsek de "Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver.” diyen insanlar arasında acaba biz de var mıyız?
Dünyaya dair isteklerde acaba aşırıya kaçıyor muyuz ?
Bu ayetin yaşamımıza yansıması üzerine biraz düşünelim:
Herkes yapılan haksızlıklarıdan, adam kayırmalardan şikayetçidir. Tabi ki de başkaları yaptığında şikayetçidir çünkü kendi yaptığında bunun adı haksızlık değil iş bilmek olur, nüfuzunu kullanmak olur vs...Şimdi bir insanın geçimini kazanmak için bir işe giriştiğinde başkalarının hakkını gasbetmesi "Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver." anlamına gelmez mi?
İşlerinin çok yoğun olduğunu bahane eden ve gün içinde namaza vakit ayırmayan, sosyal statüsünü Allah'ın rızasına tercih edenler, namazın ölmeye yakın yapılan bir ibadet olduğunu düşünenler Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver." demiş olmaz mı?
Miras paylaşırken Allah’ın Kuran'ı Kerim'deki hükümlerini, eskilerin hikayeleri olarak değerlendiren ve üç kuruş fazla alabilmek için ayetleri yalanlayanlar Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver." demiş olmaz mı?
Günlük yaşamında kendisinin arkasından konuşulmasından hoşlanmayan bizler, verilen sözlerin yerine getirilmemesinden şikayetçi olan bizler, çok küçük meseleler için bile yalan söylenilmesine kızan bizler, kişilik özelliklerimiz ya da yaptıklarımızla alay edilmesine sinir olan bizler, acaba kişisel menfaatlerimiz ya da zevklerimiz için yukarıda söz ettiğimiz hallerin kaçını başkalarına - hem de hiç düşünmeden - yapıyoruz?
Ne yazık ki hepimiz biraz düşünüp içimize döndüğümüzde bunları yaptığımızı hem de hiç düşünmeden yaptığımızı fark ediyoruz.
İşte insan bunlar üzerinde düşünmediğinde ya da düzeltmek için çaba göstermediğinde "Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver." demiş olur çünkü ahireti istemek sadece dua ile yapılan bir şey değildir.Bizim fiillerimize, yaşantımıza yansıması gereken hallerimizdir.
Dillerimiz; yalana, dedikoduya, suizanna, iftiraya, hakarete ve gıybete alet olmamalı, gönül kırmak için değil yapmak için açılmalıdır.Peygamberimizin ifadesiyle ya hayır söylemeli ya da susmayı tercih etmelidir. (Müslim, İman, 74/173.)
Allah'ın emir ve yasakları ile kişisel menfaatlerimiz çatıştığında - nefse ağır da gelse - Allah'ı ve ahireti seçebilmeliyiz.
Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. ( Bakara 3)
Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. (Bakara 4)
Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. (Müminun 3)
Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler. (Müminun 8)
Şimdi namazda okuduğumuz bu duayı tekrar düşünelim ve duaya uygun yaşamak için tövbe edip yeni bir başlangıç yapalım.
رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!
(Amin.)