İnsan kimdir? Mülkün geçici bekçisi.
O’nun verdiğini kimse alamaz; O’nun aldığını kimse veremez. Veren de Allah; “VER” diyen de Allah; verdiren de Allah… İnsanların tüm kazandıkları Allah'ın verdiğidir.
Onun için insanlar infak ederken, yoktan var ettikleri servetlerinden değil; Allah'ın yarattığı ve herkesin ortak yararlanmasına sunduğu zenginliklerden harcadıklarını bilmeleri gerekir. Aksi halde “Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sende ihsan et” emrine karşı, bu servet bana ancak benim bilgim sayesinde verildi diyen Karun gibi olurlar.
Âlimler, şu beş kişi aldanmıştır, der:
1.Yaratıcının Allah olduğunu bilip de kulluk etmeyen.
2.Rızkı verenin Allah olduğunu bilip de kendini huzur ve güven içinde hissetmeyen.
3.Dünyanın geçici olduğunu bilip de hala ona aldanan.
4.Varislerinin düşman olduğunu bildiği halde onlar için mal biriktiren.
5.Bir gün öleceğini bildiği halde ona hazırlık yapmayan.
Peygamber Efendimiz sallallahu ve sellem arkadaşlarına ölümü çokça hatırlamalarını söylerdi. Sahabeden birisi; “Ey Allah'ın Resulü benim kalbim ölümü hiç hatırlamıyor” deyince Peygamberimiz ona “Malın var mı diye” sormuştur “malım çoktur” demesi üzerine “işte sana ölümü unutturan odur; eğer onu hak yolunda harcamazsan ziyana uğrarsın” demiştir.
Allahu Teâlâ’nın Esmaül Hüsna’sını zikretmenin en faydalı yolu fiili zikirdir.
İşte infak etmek Allah'ın Er-Rezzak esmasını fiilen zikretmek demektir.
İnfakın farz olanına zekât; nafile olanına sadaka, ramazan ayına has olanına ise fitre denir.
Zekâtın kelime anlamı artırmak, çoğaltmak ve temizlemektir. Demek ki zekâtı verilen mal; artmakta, çoğalmakta ve temizlenmektedir.
Allahu Teâlâ faizi yasaklamış onun yerine zekâtı farz kılmıştır. Faizin kelime anlamı da artış demektir ama görünüşte malın miktarının artmasına rağmen gerçekte bereketini öldürmekte, eksiltmektedir. Zekât ise görünüşte malın miktarını azaltsa da gerçekte bereketini artırmaktadır.
Allah rızası için verdiklerinin zayi olmayacağına tam inanan kişi infak etmekte zorlanmaz; eğer infakta zorlanıyorsak Allah inancımız tam ve doğru değildir; biraz münafıklık alametleri vardır. İnfak, bu açıdan tam inanan ile inanmayanı ayrıştıran turnusol kâğıdı gibidir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem,“İnsanoğlu; malım malım der durur ama onun malı ancak; giydiği ve önden gönderdiğidir.” buyurur. Yediğimiz ve giydiğimiz şeylerin hesabı sorulacak ama önden gönderdiklerimizin hesabı olmayacaktır. Yine Peygamberimiz; “Senin asıl malın önden gönderdiğindir; biriktirdiklerin senin değil mirasçılarınındır. Malını miras bırakan, ahirette sorgu suale tabii olacak ve pişmanlık çekecektir.”
Kaynak: İlkadım dergisi