Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ayetler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şükredebiliyor muyuz?

İyilik , lütuf , ihsan , yaşamak için lazım olan her şey , nimet ifadesinin  sözlükteki karşılığıdır. Peki nimetin farkında mıyız?  Nefes alırken akciğerlerdeki alveoller havayla dolar. Burada oksijen karbondioksitle değiştirilir. Kan hücreleri alveoldeki kılcal damarlarla oksijeni emerken, atık ürün olan karbondioksitse damarlar yoluyla akciğere geri verilir. Nefes verme sırasında karbondioksit vücuttan atılır. Oksijen bakımından zengin kan kalbe ulaşır ve buradan kana gereksinim duyan vücuda yeniden pompalanır. Kalp günde 9.000 litre kanı, tüm doku ve organlara, dakikada 60-80 vuruş arasında değişen bir hızla vücuda pompalar. Bütün bunlar olurken, insanoğlu vücudundaki bu çabanın farkında bile değildir .Ta ki nefes alamaz ya da kalbi sıkışıp tekleyene kadar. Farkında olunsa da, olunmasa da herkes sahip olduğu nimetlerin hesabını, nimet sahibine mutlaka verecektir.  “ Sonra da o gün mutlaka size verilen nimetlerden sorguya çekileceksiniz”  ...

Birlikte yaşama ahlâkı

Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla: “ Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı  başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor. ”                         (Nahl Sûresi, 16/90)        Allah (cc), insanlar için verdiği hükümlerde iyiliği emretmiş, kötülükten men etmiştir.  İnsanlar bu hükümlere göre yaşamayı becerebilselerdi bugün dünya üzerinde adaletsizlik, yoksulluk, zulüm, hırsızlık ve savaşlar  yaşanmazdı. Daha fazlasına sahip olma hırsı, bugün dünyadaki adaletsizliğin en büyük sebebidir.    Kendileri için daha iyi bir yaşam isteyenler başkalarının hakkına sahip çıkabileceklerini düşündüler ve bugün sadece güçlünün haklı olduğu bir dünya düzeni kurmayı başardılar.   Allah (cc) Şuarâ sûresi'nde: “ İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın, bozgunculuk yaparak yeryü...

Ayet'el Kürsü

     Âyetü’l-Kürsî “Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fi’s-semâvâti ve mâ fi’l-ard. Men-ze’l-lezî yeşfe’u  ‘indehû illâ bi-iznih. Ya’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm. Ve lâ yuhîtûne bi-şey’in min ‘ılmihî illâ bimâ şâe, vesi’a kürsiyyühü’s- semâvâti ve’l-arda ve lâ yeûdühû hifzuhumâ ve hüve’l-aliyyü’l-azîm.” Meali: “Allah, O Allah’tır. O, yegâne hak mâ-buddur ki O’ndan başka İlâh yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde hâkim, Hayy ü Kayyum ancak O’dur. Ne gaflet basar O’nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Kimin haddine ki izni olmaksızın O’nun yanında şefaat edebilsin? Allah, yarattıklarının işlediklerini, işleyenlerini, geçmişlerini,  geleceklerini bilir. Onlar ise O’nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler. O’nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır ve bunların koruyuculuğu, bunl...

Kevser Suresinin Anlamı

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile.   (Resûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser´i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir. Kur’an’da lâfız bakımından en kısa, mana cihetinden çok geniş sûre budur. Mekke’de nazil olmuştur. Müslümanlar ilk devirlerinde hem  azınlıkta, hem de fakir idiler.  Peygamber Efendimizin erkek çocukları da o sıralarda ölmüştü. Arap putperestleri bunları Müslümanlık için birer kusur sayarak onlarla alay ederlerdi. “Eğer Muhammed hak Peygamber ve getirdiği din de İlâhî bir din olsaydı herkes bu dîne  giriverirdi. Ve Muhammed’in arkasına adını andıracak bir erkek evlâdı kalırdı. Adını sanını yaşatacak bir evlâdı bile yok!” diyerek halkı  Müslümanlıktan soğutmaya çalışıyorlardı. (Arkasına erkek evlâdı kalmamış olanlara Araplar ebter derler ki, güdük kaldı, arkasından adını anacak kalmadı, demektir) İşte bütün bunların birer dedikodudan ibaret olduğunu bildirmek için ...

Maun Suresi Ne Diyor?

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile.  Gördün mü o, dîne (ceza gününe ve âhirete) inanmayanı?  İşte hak dîne ve ceza gününe inanmayan, o kimsedir ki: Öksüzü itip kakar, çaresizin ve yoksulun yiyeceğine dair teşvikte bulunmaz; ne kendisi doyurur, ne de başkalarının doyurması için kayırır.  Vay o namaz kılanların hâline ki, onlar namazlarını gereği gibi ciddi bir vazife olarak yapmazlar.  Onlar ki gösteriş için yaparlar ve yardımlığı sakınırlar (kimseye bir damla şey vermek istemezler .)” Bu sûre bize şunları bildirmektedir: İnsanlar, yaptıkları iyilik veya kötülüğün karşılığını mutlaka görecekler. "Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler." (Sure No:28  Ayet No :84) Herkesin bir gün olup da ettiklerini bulmaları Allahü Teâlâ’nın inanılması gerekli kesin kanunu, hak dînidir. Buna inanmayıp da “Dînin aslı yoktur; öldükten sonra ettiklerimizin mükâfat...

Fil Suresinin Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla  Görmedin mi, nasıl etti Rabb’in Fil sahiplerine? Fendlerini, tedbirlerini (kötü düşüncelerini) bozup büsbütün perişan kılmadı mı? Üzerlerine sert taşlarla atış eden, sürü sürü kuşlar saldı da, hemen onları bir yenik hasıl (güve yiyip tanesiz kalmış ekin yaprağı, saman) gibi kılıverdi.” Bu sûre, büyük bir olayı anlatmaktadır. Mîlâdın 570’inci senelerinde Habeşistan’ın Yemen Vâlisi Ebrehe, San’a’da büyük bir kilise yaptırarak Arapların yalnız en büyük mâbet olarak bu kiliseyi tanımalarını ve her yerden burayı ziyarete gelmelerini sağlamaya çalışmış ise de, onları Mekke’deki Kâbe’den bir türlü çevirememişti.      Bunun üzerine Kâbe’yi yıkıp yerini belirsiz etmeye karar verdi. Fillerle de kuvvetlendirdiği büyük bir ordu ile Mekke’ye yürüdü ve bir gün Mekke’ nin yakınlarında karargâhını kurdu. Bunu gören ve maksadını anlayan Mekkeliler, dağlara çekildiler. Çünkü karşı koyacak hiçbir kuvvetleri yoktu. Ebrehe ord...

Fâtiha Sûresinin Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.  Hamd (övmek, övülmek); O, âlemlerin Rabbi, O Rahmân, Rahîm, O, âhiret gününün mâliki Allah’ın (hakkı)dır, O’na mahsustur. İlâhi! Yalnız Sana ibâdet ve kulluk ederiz, sade Sen’den yardım dileriz. Bizi doğru yola hidâyet eyle. Kendilerine bol bol nîmet verdiğin bahtiyarların yoluna, ki onlar ne azıp sapmış, ne de gazabına uğramışlardır.  (Duamızı  kabul eyle Allah’ım!)”  “Öğmek, öğülmek, en yüksek saygı ve tâzim, yalnız Allâh’ın hakkıdır, O’na mahsustur. O Allah ki, görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen, canlı ve cansız bütün varlık âlemini yoktan var ederek terbiye eden, yavaş yavaş yükselten, besleyip büyüten ve böylece her şeyi kemâline eriştiren mutlak kudret sâhibidir.  O Allâh ki, Rahmân’dır; çok merhametlidir. Yarattıklarının hepsine şahsını ve nev’ini muhafaza edecek her türlü kabiliyetleri, varlığını devam ettirebilmek için muhtaç olduğu her şeyi evvelâ hepsine müsâvî olarak vermiştir. Bunları veri...

Kur’an’ı Yüceltirken Ona Yabancılaşmak

“ Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Yok mu düşünüp öğüt alan?”                      (Kamer, 54/22)  Günümüz insanı, Kur’anın  emir ve yasaklarına uymak, üzerinde düşünüp öğüt almak yerine ; Kur’an-ı Kerimi âdeta bir dua kitabı gibi görmekte, belirli zamanlarda okumakla ona karşı görevinin tamamlandığını düşünmektedir. Toplumun Kur’an’a karşı olan saygısı içerdiği emir ve buyruklara saygıdan bağımsız bir hâl almaktadır.    Kur’anın maddi varlığına saygı duyar, sıradan bir kitap muamelesi yapmayız. Ele aldığımızda öpüp başa koyarız, belden aşağıya asla sarkıtmayız. Hele hele yere konulmasını onun kutsiyetiyle hiç de bağdaştırmayız. Son yıllarda özellikle Batıda yükselen İslam düşmanlığı ile Kur’an-ı Kerime yapılan saldırılara tepki gösterirken, hükümlerine yapılan saldırılara  kimsenin ses çıkarmaması garip  değil midir ?   Kur’an’la olan ilişkide ...

Allah Yaptıklarınızı Bilir.

Allah(cc), insanlara dünyayı anlama kılavuzu olarak kitabı, hükümleri uygulayarak göstermek için de elçiler göndermiştir. İnsan dünyayı Allah'ın hükümlerine göre yaşamak yerine kendi keyfi ve şeytanın fısıldadığı fikirlere göre yaşadığı için dünyada da ahirette de istemediği bir muamele ile karşılaşacak. Allah(cc) Bu konuda şöyle buyurmaktadır. “ Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten men eder. Allah’ı anmak her şeyden  önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.”            (Ankebût Sûresi, 29/45) İnsan dünyadan nasibini alması, kendine lazım olan gıda, barınma, giyecek, temizlik, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması için çalışması zaman içinde lükse ve mal biriktirmeye dönüştü.  Allah'ın rızası ile lükse erişme karşı karşıya geldiğinde lüksü seçmeyen müslümanları ayette şöyle tarif ediliyor: “ Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ...

Kim Bilir Kıymetini?

   Güneşin doğuşuyla yola çıkan, kilometrelerce yürüdükten sonra çamur birikintisinden süzdüğü suyu başında taşıyan küçük kız çocukları mı? Evlerine en yakın kuyu için kilometrelerce yürüyenler mi?     Yoksa dişini fırçalarken ya da tıraş  olurken musluğu kapatmaya dahi üşenenler mi ?         Suyun gerçek değerini kim bilir?   Ey Âdem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (Sure No:7  Ayet No :31)   (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar. (Sure No:25  Ayet No :67    Ülkemizde yaşanan her birey duştan bir dakika erken çıksa haftalık kullandığı sudan ortalama bir litre tasarruf yapmış olur. Bu da haftada 83 milyon litre su  anlamına gelir.

Sineğin üstünde ne var?

Bilim teorik ve matematiksel yöntemlerle, gözlem ve deneylerle doğanın gizemlerinin anlaşılması yönünde temel gerçeklerin ortaya konulduğu ve yeni bilgilerin üretildiği bir uğraş alanıdır, şeklinde tanımlanıyor. Yani bilim Allah'ın yarattıklarını ararken aslında Allah'ı aramaktır. Kitabı okuyup yazara ulaşmaktır. Nasıl mı? Bakara suresi 26. ayette Allah cc şöyle buyurmuştur:   Şüphesiz Allah, (hakkı açıklamak için) bir sivrisineği olsun, ondan üstün olanını olsun (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden hak olduğunu bilirler; küfredenler ise, «Allah, bu örnekle neyi amaçlamıştır?» derler.  (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete ulaştırır. O bununla ancak fasıkları saptırır.                      Bu ve buna benzer ayetler için inkârcılar yağmur, bulut, örümcek gibi örnekleri ileri sürerek “Allah böyle şeyleri örnek vermez” demeleri üzerine...