Allah(cc), insanlara dünyayı anlama kılavuzu olarak kitabı, hükümleri uygulayarak göstermek için de elçiler göndermiştir.
İnsan dünyayı Allah'ın hükümlerine göre yaşamak yerine kendi keyfi ve şeytanın fısıldadığı fikirlere göre yaşadığı için dünyada da ahirette de istemediği bir muamele ile karşılaşacak. Allah(cc) Bu konuda şöyle buyurmaktadır.
“Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten men eder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.”
(Ankebût Sûresi, 29/45)
Allah'ın rızası ile lükse erişme karşı karşıya geldiğinde lüksü seçmeyen müslümanları ayette şöyle tarif ediliyor:
“Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişiler.”
(Nûr Sûresi, 24/37)
Dünya yaşamı, doğan her insan için son bulacak ve herkes yaptıklarının karşılığını alacağı hesap gününe ulaşacaktır.
“İman eden kullarıma söyle: Alım satımın bulunmadığı, dostluğun fayda vermediği o gün gelmeden önce namazlarını dosdoğru kılsınlar, onlara verdiğimiz rızıklardan Allah rızâsı için gizli ve açık harcasınlar.”
(İbrâhim Sûresi, 14/31)
Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.
(Bakara 48)
Yaşamını Allah'ın belirlediği kurallara göre yaşayan insanlar hem dünyada rahat ediyor hem de ahirette rahat edecek:
“Kitaba sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte böyle iyiliğe çalışanların ecrini biz asla zayi etmeyiz.”
(A’râf Sûresi, 7/170)
Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah´ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.
(Bakara 110)
İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.
(Bakara 277)
Namaz bireysel bir ibadet olmasına rağmen birçok ayette toplumsal fayda için yapılan mali ibadetle birlikte anılmıştır. İnsanlara faydası olmayan sadece bireyi önceleyen bir anlayış , kişiyi tek başına kurtarmayacaktır.Her Müslümanın çevresine faydalı olması şarttır.
“Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları
için harcarlar.”
(Şûrâ Sûresi, 42/38)
"Onlar öyle kimselerdir ki, Allah anıldığında kalpleri titrer, başlarına gelen musibetlere sabrederler, namazlarını özenle kılarlar ve kendi-
lerine verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcarlar.”
(Hac Sûresi, 22/35)
Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
(Bakara 3)
Günümüz insanları birçoğu namazı terk edip kendi ruhlarına şifa olsun diye yoga, meditasyon gibi sunni çabalar içine düşmüş durumdalar.Çünkü ruhun ihtiyacı olan namazı yok sayanlar sözde modernizm adı altında ruhlarındaki boşluğu başka bir şeyle doldurmaya çalışıyorlar.
“Sonra bunların ardından artık namazı kılmayan ve nefsânî arzulara uyan bir nesil geldi. Bunlar elbette azgınlıklarının cezasını bulacaklardır
Ancak tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler böyle değildir. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete;
çok esirgeyici olan Allah’ın, kullarına vaad ettiği, onların idraklerini aşan adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz O’nun vaadi yerine
gelecektir.”
(Meryem Sûresi, 19/59-61)