“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile.
Gördün mü o, dîne (ceza gününe ve âhirete) inanmayanı?
İşte hak dîne ve ceza gününe inanmayan, o kimsedir ki: Öksüzü itip kakar, çaresizin ve yoksulun yiyeceğine dair teşvikte bulunmaz; ne kendisi doyurur, ne de başkalarının doyurması için kayırır.
Vay o namaz kılanların hâline ki, onlar namazlarını gereği gibi ciddi bir vazife olarak yapmazlar.
Onlar ki gösteriş için yaparlar ve yardımlığı sakınırlar (kimseye bir damla şey vermek istemezler.)”
Bu sûre bize şunları bildirmektedir: İnsanlar, yaptıkları iyilik veya kötülüğün karşılığını mutlaka görecekler.
"Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler."
(Sure No:28 Ayet No :84)
Herkesin bir gün olup da ettiklerini bulmaları Allahü Teâlâ’nın inanılması gerekli kesin kanunu, hak dînidir.
Buna inanmayıp da “Dînin aslı yoktur; öldükten sonra ettiklerimizin mükâfatını veya cezasını göreceğimiz de yalandır” diyenler vardır.
Âhirete, cezâ gününe inanmayanlar öyle kimselerdir ki:
Onlar öksüzü itip kakar; kendisinde Allah korkusu olmadığı için yüreği katıdır; zayıflara insaf ve merhamet etmeyerek onları kakıştırır; onlara hakaretle bakar; kovar ve azarlar. Bu, onların âdetlerindendir. Demek ki bu
huylar, âhirete îmansızlık alâmetlerindendir.
Sonra böyleleri, çaresizlerin ve yoksulların hâline, yiyeceklerine dair başkalarına bir teşvikte de bulunmazlar. Bunları hiç düşünmezler.
Ne kendileri doyurur, ne de vakti hâli yerinde olanların bakıp gözetmeleri için kayırır, tavsiye ve yardımlarda bulunur.
Hiçbir suretle fakir ve düşkünlerin hâlini düşünmez, böylelerine bakmaz ve bakılmasına taraftar olmaz. İşte bu gibi insafsızlıklar dîne ve âhirete inanmayan kimselerin huyudur. Bu kötü huylar onlar için tabiîdir.
Fakat asıl şaşılacak şey, dindar görünenlerin bu kötü huylarla huylanmalarıdır. Bu sûre bize şunu da tâlim ediyor ki:
Dînin rûhu, Allah’ın buyruklarına üstün bir saygı ile bağlanmaktır.
Namaz da dînin direğidir. Namaz kılmak, Allah’ın huzurunda durmaktır. Böyle yüksek bir huzurda olduğunu düşünmeyerek, namazın önemini takdir etmeyerek baştan savma yapmak, yahut Allah için ve temiz bir niyetle kılmayıp dünyevî bir fayda düşüncesiyle ve başkaları görsün diye kılmak; malının zekâtını vermemek ve hatta kimseye bir yardımda bulunmamak Allah yanında büyük bir cezaya sebeptir.
Bunların bu hâlleri, dinsiz ve îmansız olanların, yetimi itip kakıştırmasından, fakirlere, düşkünlere yardım etmemesinden daha ziyade kötüdür ve yazık bu gibilere.