“Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Yok mu düşünüp öğüt alan?”
(Kamer, 54/22)
Günümüz insanı, Kur’anın emir ve yasaklarına uymak, üzerinde düşünüp öğüt almak yerine ; Kur’an-ı Kerimi âdeta bir dua kitabı gibi görmekte, belirli zamanlarda okumakla ona karşı görevinin tamamlandığını düşünmektedir.
Toplumun Kur’an’a karşı olan saygısı içerdiği emir ve buyruklara saygıdan bağımsız bir hâl almaktadır.
Kur’anın maddi varlığına saygı duyar, sıradan bir kitap muamelesi yapmayız. Ele aldığımızda öpüp başa koyarız, belden aşağıya asla sarkıtmayız. Hele hele yere konulmasını onun kutsiyetiyle hiç de bağdaştırmayız. Son yıllarda özellikle Batıda yükselen İslam düşmanlığı ile Kur’an-ı Kerime yapılan saldırılara tepki gösterirken, hükümlerine yapılan saldırılara kimsenin ses çıkarmaması garip değil midir?
Kur’an’la olan ilişkide insanlar, bir taraftan onun maddî varlığını yüceltmiş; diğer taraftan faiz, miras, namaz, zekat, ana baba hakkı gibi pek çok konuda, Kur'anın sınırlarını yok saymaktan geri durmamıştır. Dolayısıyla o, anlaşılan, üzerinde akıl yürütülen bir kitap olmaktan gittikçe uzaklaşmıştır.
Akletmez misiniz, düşünmez misiniz,
sorularını defalarca soran ilahî kelamın, anlaşılmasına gereken önemin verilmemesi günümüz Müslümanlığının en önemli problemidir.
Ashab için Kur'an'ın maddî varlığı ne araştırma objesi, ne sanat vesilesi ne de kutsama nesnesiyidi. Onların bütün meselesi anlamak ve yaşamak; işitmek ve itaat etmekti.
Evet, Allah’ın boyası ile boyanmak, vahyin rengini almak, onların esas gayesi idi. (bk. Bakara, 2/138)
Kur’an’a yabancılaşmamak için onu hayata taşımamız gerekir. Bunun için de hayatın içinde ayetlerle ilişki kurabilecek bir vahiy kültürüne ihtiyacımız vardır.
Sıkıntılara maruz kaldığımız bir durumda, “Andolsun ki biz sizi biraz korku ve açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155) ayetini unutmamak.
Hak ve adalet sorumluluğu gerektiren bir durumda “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun. Adaletle şahitlik eden kimseler olun.”(Maide, 5/8) ikazını hatırlayabilmek.
Kin ve husumet duygularının depreştiği durumlarda “Ey rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer verme.” (Haşr, 59/10) ayetlerini terennüm edebilmek.
Nefsimizin yılgınlığı yüzünden namazı kılmakta gevşeklik gösterdiğimizde, zekat vakti geldiğinde paraya kıyamadığımız zaman "Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin."(Bakara 43) ayetini hatırlayabilmek.
Bulunduğumuz ortamda gıybet edildiği vakit "Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline! (Hümeze :1) ayetlerini insanlara ve kendimize söylemek.
Kur'an'a gereken değeri vermek onun hükümlerini yaşama uygulamaktır.