Hadis-i kudsi Allah tarafından vahiy, ilham, rüya gibi değişik bilgi edinme yolları ile anlamı Hz. Peygamber’e bildirilen, onun tarafından kendi ifade ve üslûbu ile Allah’a nisbet edilerek rivayet edilen, Kur’an’la herhangi bir ilgisi bulunmadığı gibi i‘câz vasfı da olmayan hadis” şeklinde tanımlamak mümkündür. Bu tür hadislerin kudsî olarak nitelendirilmesi mânanın Allah’a aidiyeti, hadis denilmesi de Resûl-i Ekrem tarafından dile getirilmiş olması sebebiyledir.
Hazret-i Enes (r.a.) anlatıyor:
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz Allah Teâlâ’dan rivâyet ederek şu kudsî hadisi nakil buyurdular:
“Ey âdemoğlu! Sen bana duâ ve ricâda bulunduğun zaman sende bulunan günahları kayıtsız olarak mağfiret ederim.
Ey âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak dereceye ulaşsa da bana istiğfar etsen, günahlarını mağfiret ederim.
Ey âdemoğlu! Yeryüzünü dolduracak günahlarla huzuruma gelsen, şirk koşmadığın halde bana kavuşursan, yeryüzünü dolduracak kadar bir mağfiretle mukabele eder, seni affederim.”
(Hadisi, Tirmizî rivayet edip; Hadis hasendir, demiştir.)
Abdullah İbn-i Abbâs (r.a.) Hazretlerinden rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz şu ilâhî hadisi nakletmişlerdir:
Allah Teâlâ Hazretleri iyiliklerin ve fenâlıkların yazılmasını emretti. Sonra bunları açıklayarak dedi ki:
Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa Cenâb-ı Hak onu kendi nezdinde tam bir iyilik olarak yazar. Eğer hem niyetlenir hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevâbı yazar ve bu sevâbı yedi yüz ve daha fazlasına çıkarır. Her kim de fenâlık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse Allah Teâlâ onun için tam bir iyilik sevâbı yazar. Eğer fenâlığı kasteder de işlerse onu bir günah olarak yazar.
(Buhârî ve Müslim rivâyet etmiştir.)
«Nâmahreme bakmak İblisin oklarından bir oktur ki, her kim benden korkarak onu bırakırsa zevkine bedel ona bir îman veririm ki, onun halavetini (tadını) kalbinde duyar.”
(Taberânî ve Hâkim, İbn-i Mes’ûd (r.a.) Hazretlerinden rivâyet etmişlerdir.)
“Kulum namazı vaktinde kılarsa ona azâb etmeyeceğime ve kendisini cennete koyacağıma ahdim vardır.”
(Hâkim, Hazret-i Âişe (r.anha)’den rivâyet etmiştir.)
‘‘Rahmetime mazhar olmanızı isterseniz, yarattıklarıma şefkat ve merhametle muamele ediniz.”
(İbn-i Hibbân, İbn-i Asâkir ve Deylemî, Hz. Ebû Bekir (r.a.)’den rivayet etmişlerdir.)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile!...” (Tirmizî, Kıyâmet 59)
Bir hadis-i kudsi de Allah Rasulü, Rabbından naklen şöyle buyurmaktadır: “Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse Ben ona harb ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldıklarımdan daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder. Nihayet Ben onu severim. Ben onu sevince de onun görmesi, duyması, tutması, yürümesi benimle olur. Benden bir şey isteyince dileği kabul edilir. Bana sığındığında onu korurum.” (Buharî, Rîkak, 38)
Bu kudsî hadisin ışığında Allah dostluğuna ermenin yolu sağlam bir imandan sonra, farzların edâsından ve nâfilelere devamdan geçmektedir. Nitekim tarih boyunca Allah dostlarının düzgün bir ibâdet hayatının mevcudiyeti bunu teyid etmektedir. Allah dostluğuna ermek bir müminin nihâî hedefidir. Bir Allah dostunun özellikleri ise şöyle özetlenebilir:
1.İlâhî dâvete icâbetle imânı seçmiş,
2. Allah’tan her durumda râzı olmuş,
3. Farzları yerine getirip yasaklardan kaçınan,
4. Dünyada üstünlük ve riyâset sevdâsı gibi bir dâvâsı olmayan,
5. Dünya kaygısıyla mal toplamaya ve biriktirmeye yönelmeyen,
6. Dünyanın azlığına kanâatle sabreden, çokluğuna tasadduk ve infakla şükreden,
7. Övülmekle yerilmeyi müsâvî gören,
8. Allah’ın verdiği güzel hasletlerle ucbe kapılmayan,
9. Güzel ahlak sahibi,
10. Arkadaşlık ve dostluğunda kerem sahibi,
11. İnsanî ilişkilerinde hilm sahibi ve yük kaldıran,
12. Allah’ın teşvik ettiği güzel amellerle meşgul.
Bu sıfatlarla muttasıf; yâni Allah ile ilişkilerinde müstakim, insanlarla ilişkilerinde sağlam, dünyaya karşı zâhid kimseler gerçek Allah dostu denilmeye lâyıktır.